|
|
|
M. Sunullah Arısoy
Memduh Şevket Esendal'ın Ardından
Bir acı kayıp ki, sormayıp, hüznümü nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Daha geçenlerde, ölümünden birkaç gün önce konuşmuştuk. Dinçti, sıhhatliydi.
İlk görüşte hayranı olduğum o tarifsiz tevazuu ile, tadına doyulmaz sohbetiyle büyüleyivermişti beni. Geç tanıdığıma ne kadar yakınıyorum! Ama, geç de olsa, az da olsa, Esendal'ı tanımış olmaktan, o'na ait, birşeycikler söyleyebilmekten, gururlanıyorum da..
Esendal'ı "VARLIK" dergisi adına bir "konuşma" yapmak için ziyaret etmiştim. İki saatten fazla konuşmuştuk. Daha ilk sözlerinden Esendal'ın, Büyük Atatürk'ün büyük bir hayranı, Türk İnkılâbına gönülden inanmış, bağlanmışlardan olduğunu anlamıştım. Zaten başka türlü olabilir miydi? Her konuyu, döndürüp dolaştırıp, bir inkılâp prensibine bağlıyordu.
"Atatürk'ün bütün fikirleri, idealleri, yaptıkları ve yapacakları tahlil edilmemiştir beyefendi, diyordu. Atatürk'ü henüz bütün cepheleriyle tanımıyoruz. Bunu yapacak kimse çıkmadı. Siz gençler yapmalısınız bunu. Lâzımdır, bunu yapmak lâzımdır."
Harf inkılâbından sonra, resmi ve hususi hayatında bir gün bile, eski harfleri kullanmadığını söylüyordu. Yalnız bu hareketi, Esendal'ın inkılâplara inanma gücünü, bağlanma kuvvetini göstermeye yetmez mi?
Esendal'ın ölümü, büyük bir Atatürkçü, İnkılâpçı'nın ölümü olduğu için acımız, kaybımız büyüktür!
Hiçbir okuldan mezun olmadığını, "alaylı" olduğunu söyleyen Esendal; kendi kendini yetiştiren, kendi hayatını kendisi inşa eden; bunu en güzel şekilde başaran ender insanlardan biridir. Onu dinleseydiniz, bu hükmün yüzde yüz doğruluğuna bencileyin, siz de inanırdınız.
|
|
|
|
|
|
70 yıllık bir hayatın tamamını, memleket hizmetine, doğruya gerçeğe yöneltmiş, bu uğurda saklarını ak-ekmiş Esendal, daha ilk görüşte, olgun ve örnek insan olarak karşımızdaydı.Esendal'ın ölümü bunun için acı, kaybı bunun için büyüktür!
Ya sanatçı Esendal? Ona nasıl yanmazsınız?
Sanat çalışmalarını bu derece sessiz, bu derece iddiasız yapan kaç kişi vardır? Üç ayrı konuşmamızda da, adını yazılarına tam koymaması sebebini çeşitli yönlerden açıklamaya çalışmıştı. Bu ad saklamanın sanata değer vermemekle ilgisi olmadığına inanmamak için hiçbir sebep yoktu. Yokta ama, onun söyledikleri yine de, kandıramıyordu insanı..
"Benim bir hikâyemi okusanız, hepsini okumuş olursunuz beyefendi, hepsi birbirine benzer.." Ama gülüyordu bunu söylerken.
"Yazmayınız, size bir şey söyleyeyim, demişti, ben bu hikâyeleri niçin yazarım bilir misiniz? Çocuklarım için… Onlar eğlensinler diye yazarım. Okurum onlara.. Kızım tenkid eder. Yaman bir münekkidtir benim kızım. Olmamış burası baba, der. Hoşlanırım. Bazen de beğenir. Yine hoşlanırım. İşin aslı işte bu.."
Şimdi, o'nun bunları nasıl bir zevkle anlattığını hatırlıyorum. Her fırsatta "çocuklarım, torunlarım" diyordu. Her sözünden çocuklarına, torunlarına büyük bağlılığı olanca hayatiyetiyle anlaşılıyordu.
"Biz çalışmaya imkân ve fırsat bulamadık, demişti, bir harpten, bir harbe girdik. Çok sıkıntı çektik, yıprandık, üzüldük. Bu çalışmalar istikrarlı bir hayat ister. Bizden bu kadarı olurdu. Daha iyisi olmak pek mümkün değildi.."
Esendal'ın sanatçı yönünü bütün özellikleriyle şu ânda belirtebilmek elbette mümkün değil, takdir edersiniz. Şu kadarını söylemek yetmez mi: Esendal, bütün iddiasızlığına, kendini saklama, silme gayretlerine rağmen Türk Hikâyeciliği'nin unutulmaz mimarları arasındadır. Türkçeyi işleyişi, arılaştırma yolundaki dikkati, o yalın anlatışı, kolay kolay unutulur mu?
|
sayfa 1 2 |
|
|